Perpetua ve Felicitas’ın hikayelerini Tertulyan Perpetua’nın ağzından yazmıştır. 203’te bu kişiler birlikte çalışan 17-18 yaşlarında 5 öğrenciydiler ve vaftize hazırlanıyorlardı. Daha çok böyle vaftize hazırlanan genç kişileri seçiyorlardı.
Ne varki dönemin Roma imparatoru Septimius Severus Hristiyanlığın ve İseviliğin halkın vatanseverlik duygularını yok edeceğine inanıyordu ve dikkatini Kuzey Afrika üzerine odaklayarak Hristiyanlara ve İsevilere zulmedilmesine karar vermişti.
Perpetua zengin ve genç bir bayandı. Emzirdiği küçük bir bebeği vardı. Felicitas ve Rebekatus köleydiler. Onların yanında da Saniminus ve Sekondulus adında iki genç adam daha vardı.
İlk tutuklanan beş isevi henüz vaftize hazırlanıyor ve bu amaçla ders alıyorlardı ve bunlardan biride Perpetua idi. O günlerde bu tip davalarda yargısal süreç çok uzun sürüyordu. Zaten amaçta buydu. Hapis ve işkence süresini uzun tutarak insanları bezdirip, korkutarak imanlarından vazgeçmelerini sağlamaktı. Perpetua nın Babası tutuklandığını duyunca onu görmek için derhal hapishaneye gitti. Kendisi putperest inancına sahip olguğu yani pagan olduğu için Perpetua’nın kendisini hapishanden kurtarması için kolay bir yol bulduğunu düşünüyordu; yapacağı tek şeyin sadece isevi olduğunu inkar etmekten ibaret olduğuna inanıyordu ve Babsı ile arasında şöyle bir konuşma geçer.
- Baba Şu vazoyu görüyormusun? Bunun başka bir ismi olabilirmi?
- Babası “Hayır” dedi.
- O halde bende olduğumdan başka bir adla çağrılsamda yinede bir İseviyimdir.
Sonraki günlerde Perpetua hapishanenin daha iyi bir bölümüne nakledildi ve çocuğunu emzirmesine müsaade edildi, İkinci ziyaretinde babası kızının İsevilikten vazgeçmesi için daha istekli bir şekilde kızına yalvardı,
- “Şu Kırlaşmış başıma acı, senin baban olmana layık olduysam, seni bu yaşa kadar büyüttüysem bana acı.” Diye yalvardı, ve kendisini yere kızının önüne atı ve Perpetua’nın ellerini öptü. Ve şöyle devam etti “Erkek kardeşlerini düşün, anneni ve teyzeni düşün, çocuğunu düşün, sen öldükten sonra hiçbiri yaşamaz, gururundan vazgeç” dedi,
Perpetua derin bir şekilde etkilenmişti ve hareketsiz kalmıştı, babasını teselli etmeye çalıştı. “Her şey Tanrı’nın istediği gibi olacaktır, şuna emin olki bizler kendi başımıza değiliz, hepimiz onun gücüne tabiyiz” diye cevap verdi Perpetua.
Babası hüzünlü bir şekilde hapishaneden ayrıldı.
Duruşma günü gelmişti. Perpetua ve arkadaşları sırayla vali Hilarianusun önünden geçtiler. Perpetua’nın bütün arkadaşları İsevi olduklarını itiraf etmişlerdi ve yapmaları istenen İMPARATORA KURBAN SUNMA rituelini ifa etmeyi reddetmişlerdi, çünkü bunu yaptıklarında, o günkü Roma geleneğine göre, Kral’a Tanrı gibi bakmış olacaklardı,
Ve sonra vali sorgulama için Perpetua’ya döndü. O anda babası kollarında taşıdığı Perpetua’nın bebeği ile duruşma salonuna daldı. Perpetua’yı kavradı ve ona ritueli Yani Kral’a Kurban sunmasını istedi, Şu kucağımdaki bebeğine acı diye yalvardı.
Vali Hilarianus muhtemelen emzikli bir anneye idam cezası verilmesinden yana değildi ve Muhtemelen’dan babasının haline ve çocucuğuna acımasını istemişti. “İmparatorumuzun sağlık ve mutluluğu için ritueli yerine getir.” Dedi.
-“Getirmeyeceğim.” Diye cevapladı Perpetua.
-“Demek sen bir İsevisin ha?” diye sordu Vali.
-“Evet aynen öyleyim” diye cevapladı Perpetua.
Babası tekrar araya girdi, ancak vali duyacağını yeterince duymuştu, askerlerine emir verdi ve adamı yani babasını döverek susturdular. Daha sonrada Perpetua ve arkadaşlarını arenada ölüme mahkum etti.
Felicitas hapisteyken hamileydi ve hamile olduğu için ona acıyıp arkadaşlarıyla birlikte onu şehit etmeyeceklerinden, bağışlanmaktan korktuğu için dua ediyordu. Çocuğunu 8.ayda doğurdu ve böylece arkadaşlarıyla birlikte şehit olabilmiştir. Doğan bebeği de başka bir Hıristiyan aile evlat edinmiştir. Doğum sırasında hapishanede bağırırken gardiyanlar bu acıya dayanamıyorsan nasıl arenadaki hayvanlara dayanacaksın diye sorduklarında onlara şimdi çektiğim acılar bana aittir, ancak arenada acı çekerken benim içimde acı çekecek başka biri daha olacak. Çünkü ben onun için acı çekiyor olacağım demiştir.
Perpetua, arkadaşları ve tutuklular arasında bulunan Felisitas arenaya girmeden önce kuşaklı tunikler giymişlerdi. Vahşi hayvanlar ve gladyatörler arena içinde dolaşıyor ve tribünlerdeki kalabalıklar kan görmek için sabırsızlanıyorlardı.
Önce üç erkek arkadaş arenaya çıkarılmıştır. İkisi hemen ölmüş, ama Sekondulus’a hayvanlar saldırmak istememişlerdir. Hatta hayvanlar yerlerinden bile çıkmamışlar ve onları yönlendirmeye çalışan askerlere saldırmışlardır. Daha sonra saldıran bir leopar Sekondulusu öldürdü.
Sonunda Felicitas ve Perpetua arenaya çıkarılmış ve onlara azgın bir ineği saldırtmışlardır. İnek onları oradan oraya sürükledikleri halde iki kadın ölmemişler ve kanlar içindeki Perpetua arenanın ortasında kanlar içinde ölüme gitmeden önce saçlarını toplamak için izin istemiştir. Çünkü o dönemde saçların dağınık olması yaslı olmayı ifade ediyordu. Perpetua insanların onun yas tuttuğunu düşünmesini istememişti. Perpetua tam aksi o günün kendisi için sevinç dolu bir gün olduğunu söylemiştir. Daha sonra saçlarını toplamış ve arkadaşına esenlik öpücüğü verdikten sonra da kılıçla öldürülmüşlerdir