Aldous Huxley’nin 1932 yılında yayımlanan Cesur Yeni Dünya (Brave New World) romanı bir karşı-ütopya(distopya)dır. 2500’lü yıllarda hüküm süren baskıcı bir devlet ve mağdur edilen kitleler anlatılır. Huxley’nin gelecek öngörüsünde: bireyselliğin yok edildiği, ailenin, dinin, edebiyatın, sanatın olmadığı bir düzen vardır. Yevgeni Zamyatin’in 1920 tarihli, Biz isimli karşı ütopyasından esinlenmiştir. Adını William Shakespeare’in 1611 tarihli Fırtına adlı eserinden alır:
“ Bu kadar bunca yakışıklı varlık varıp gelmiş buraya
Ne güzel şeymiş meğer insanlık
Böyle dünyalıları olan,
Yaşasın bu yaman, bu cesur yeni dünya .”
Yeni Dünya adlı, kimilerince ütopya olarak da nitelendirilen toplum, montaj hattının mucitlerinden Henry Ford’a atıfla, Fordizm adlı bir düşüncenin eseridir. Bu toplumda seri üretim ve tüketim insanların kendilerine yabancılaşmasına sebep olmuştur. Maddi varlık diğer tüm değerlerden üstün tutulmuş, insanların nesnelerden farkı kalmamıştır. Takvimler milattan önce-sonra değil Ford’dan önce ve sonra biçiminde düzenlenmiştir. FS. 640 yılında(ms. 2540) tüketim odaklı bir toplumun değerlerini yitirmesini ve eski tip duygusal toplulukların vahşi olarak dışlanmasını görürüz.
Cesur Yeni DünyaHuxley’e göre bugünkü batı dünyasının ve ayrıca romandaki yeni dünyanın başarı saydığı gelişmeler insanlığa ait değerleri yok etmektedir. Tüketim kültürü ve yabancılaşma insan uygarlığının sonunu hazırlamaktadır. Bu yüzden karşı ütopyasında günümüzün gittiği yolu betimlemiştir. Bu şekilde giderse Cesur Yeni Dünya gerçek olacaktır. Huxley bunu 600 yıl ileriye yazsa da, daha sonra sürenin tek yüzyıla kadar kısalabileceğini söylemiştir. Tüketim beklediğinden hızlı biçimde çoğalmaktadır.
Cesur Yeni Dünya’da edebiyat ve sanat yıkılmıştır. Teknoloji ve sürekli mutluluk gayesi ile unutturulmuştur. Toplum subliminal mesajlar, bilinçaltı telkinleri ve soma adı verilen uyuşturucularla düzene uydurulmaktadır. Soma ile hayata ilişkin kaygılar unutulmaktadır.
Cesur Yeni DünyaCesur Yeni Dünya devletine “özdeşlik ve istikrar” hakimdir. insanın doğumundan olgunlaşmasına kadar tüm gelişim evrelerine müdahale edilir. İnsan dünyaya doğarak gelmez. Kendileri için belirlenmiş olan rolleri yerine getirebilmek için şişe içinde üretilmektedir. Yapay insanların, hayatları da yapay olur. Bir makine gibi sosyal rolleri belirlenir ve sınıflarının dışına çıkamazlar.
Katı bir kast düzeninin olduğu dünyada toplum, ‘Delta’, ‘Alfa’, ‘Beta’, ‘Gama’ ve ‘Epsilon’ olmak üzere beş sınıfa ayrılmaktadır. Sınıflar arası geçişin olmadığı bu toplumda herkes kendi görevine şartlanmıştır. Çalışmak çok önemlidir. Az çalışmak mümkünken, daha çoğu için insanlar şartlandırılır. En düşük sınıf olan Epsilonlar gün içinde yaklaşık yedi buçuk saat çalışmaktadırlar. Devletin ürettiği bu insanlara belirlenenden fazla boş zaman bırakmak onları düşünmeye sevk etmek demektir ve düşünmek de toplumda huzursuzluk yaratır.
Herkesin herkese ait olduğu, onarım yerine yenisinin satın alındığı bir düzen vardır. Tamamen mal odaklıdır. İnsan da bir mal olarak tasavvur edilmiştir. Anlık zevk görüşü hakimdir. ‘Bu günün eğlencesini yarına bırakma’ sloganı yaygındır. Gelecek’ ya da ‘geçmiş’ kaygısı olmaksızın şimdide yaşanmaktadır. Herkesin mutlu olduğu bir dünya tasvir edilmektedir. Tabi bu yapay bir mutluluktur. Her şeye devlet karar vermektedir. Mutluluğun tanımını, zamanını belirlemektedir. Mutlu ol denmedikçe mutlu olunamaz. Bu da bizim anladığımız mutluluk sayılmaz.
Cesur Yeni DünyaCesur Yeni Dünyalılar düşünmemek, sorgulamamak, çözüm üretmemek üzere üretilmişlerdir. Sıkıntı ve hüzün oluştuğunda soma adlı uyuşturucudan içmek gerekir. Öfkeyi yatıştıran, insana sabır veren ve dinginlik veren soma mutluluk demektir. Bireyin değil toplumun ön planda tutulduğu Cesur Yeni Dünya’da, kişinin yalnız ve boş kalmaması için çalışılmaktadır. Çünkü kişi yalnız kaldığında ve yapacak bir işi olmadığında düşünür. Düşünme şüpheye yol açar. İstikrarı bozabileceğinden, sistem için bir tehdittir. Bireyler yalnız bırakılmaz. Birbirlerini de tüketmeleri teşvik edilerek, meşgul edilirler.
Kaynak:
www.dmy.info